Havalar iyiden iyiye ısınınca kendimizi doğaya bırakmaya ne kadar da istekli oluyoruz.Bütün kışı atlattıktan sonra haksız da değiliz,silkelenmek,doğayla beraber uyanmak, canlanmak bizim için de geçerli. Ne yazık ki etrafımızda yeşillik görmek mümkün değil.İstanbul gibi bir şehirde yaşayanlar için küçük bir park bile nimet.
Hafta sonu ferah bir yerlere gidelim düşüncesiyle çıktık yine yola. Rotamızı bu kez Şile‘ye kırdık. İlk durak bahsini duyduğumuz ama daha önce hiç gitmediğimiz Saklıgöl idi. Ahmetli köyüne girene kadar Şile’ye rahat geldiğimizi fark ettik. Yol daraldıkça ilerleme hızımız düştü çünkü. Meğer pek de saklı değilmiş bu göl 🙂 Sonrası için ‘değdi ama’ diyeceğinizden eminim.
Mümkünse hafta içi gitmeye gayret edin.Hafta sonu ulaşımda sıkıntı yaşamamak, göl kenarındaki mekanlarda yer bulmak, servis hizmetlerinden sağlıklı yararlanmak adına.Sirkülasyon yoğun olunca sizinle uzun uzadıya ilgilenme şansı bulamıyor çalışanlar. Kebaplar,köfteler yanında bulgur pilavı, ezme, patatesle servis ediliyor. Ortalama fiyatlara sahip. Kahvaltıya gelmek de mantıklı. Hem göl kenarında kalabalık olmadan yer bulabilmek,hem de zengin seçkiden yararlanabilmek için.
Yemeğinizi keyifle yiyebileceğiniz restaurant olduğu gibi diğer hat üzerinde (yine göl çevresinde) kendi getirdiklerinizle mangal ve yer kirası ödeyerek piknik yapma şansınızda mevcut. Kalabalık gruplar için tercih edilebilir bir alternatif.
Göl kenarında yürüyüş yaparak, tahta iskelede yürüyüp, fotoğraf çekerek, yeşilliklere yayılarak buranın tadını çıkarabilirsiniz. Ördekler yüzerken, yeşilliğe dalıp gittiğinizi fark edeceksiniz. Ben huzuru arttırmak adına hafta içine denk getirmeye gayret edeceğim bir sonraki ziyaretimi.
Dönüş yoluna geçmeden biraz da Şile sahiline uzanalım dedik. Denize girenlere,plajda güneşlenenlere rağmen oldukça sakindi. Fenere doğru yürümek ardından cafelerden birinde kahve içmek hiç de fena olmadı doğrusu.Göl yerini denize bıraktı. Şimdi maviye dalma vakti.