To Rome With Love – Roma’ya Sevgilerle…

Gladyatörlerin dövüşlerini gözleriniz kapalı canlandırabilirsiniz
Colosseum

Bir şehirde olması gerekenden fazlasını size sunan açık hava müzesi gibi tarihi bir şehir Roma. Gezmekle bitmez ama 4 güne de keyifli, unutulmaz anlar sığdırabilir, fotoğraflarınızda muhteşem enstantaneler yakalayabilir, damağınızda enfes tatlar ile geri dönebilirsiniz. Neredeyse her büyük Avrupa şehrinin önüne konur “aşk şehri” tamlaması. Bu sıfatı gerçek anlamda hak eden bir şehir Roma. Biraz şehri keşfetmeye başladığınızda hemen hissediyorsunuz “Havada aşk kokusu var” mottosunun tam da Roma’ya uygun olduğunu. Yanınızda sevdiğinizle beraber  Roma’nın sokaklarında kaybolmanız yeterli.

Ağustos sıcağında turistlerin akın akın geldiği bir kentte sabahtan geceye kadar çılgınca yürüyerek şehri keşfetmek her ne kadar yorucu olsa da Roma buna değer. Eşimle birlikte başladığımız balayı seyahatinin ilk rotası Venedik’ten trenle yola çıkıp Termini istasyonundan adım atıyoruz Roma’ya  ve bir de ne görelim metro çalışmıyor! Söylene söylene yeryüzüne çıkıyoruz ve macera başlıyor. Tam 1 saatlik otobüs beklemesinden sonra otelimize varıp dinlenmeye geçiyoruz. Kaldığımız otel Roma’nın yeşil Aventine tepesi üzerinde,sakin bir mahallesinde, huzurlu bahçelere sahip bir yer. Dedik ya Roma aşk şehri, harfi harfine temaya sadık kalmışız otel seçiminde. Az bir dinlenmeden sonra düşüyoruz yollara Trastevere‘ye. Tramvay ve biraz yürüyüş sonrasında başlıyoruz sokaklarda kaybolmaya. Gençlerin eğlendiği dar sokaklardan ve tarihi binalardan oluşan bir yer Trastevere. Küçük küçük “piazza” denilen meydanları var ve buralarda eğlenceli atraksiyonlar, sokak performansları sergilenmekte. Tatlı bir yorgunluğun üstüne “Pizzeria the Mirror“a giriyoruz ve süper bir pizza ile başbaşa kalıyoruz. İtalya pizza işini harbiden de biliyor arkadaş dedikten sonra ve de fiyatların müthiş güzelliği sayesinde €’larımız da cebimizde kalaraktan  Trastevere turumuza devam ediyoruz. Kilise, meydanlar vs. derken asıl amacımıza ulaşıyoruz:”Cioccolata e Vino“… Orijinal bir shot bar kendileri. Barmaid’in talimatlarıyla ve hoşsohbetiyle keyifle değişik kremalı çikolatalı shotlarımızı yudumladıktan sonra çeşitli restaurant-cafe-barların bulunduğu Tiber (Tevere) nehri kıyısından yürüyüşle günümüzü sonlandırıyoruz.

Tiber Nehri
Tiber Nehri
Trastevere
Trastevere

2.Güne otelimizin hoş bahçesindeki güzel kahvaltı ile başlıyoruz. Ardından sabırsızlıkla görmeyi beklediğimiz Kolezyum‘a doğru yola koyuluyoruz. Kolezyum‘a girmek gerçekten anlatıldığı kadar varmış. 1 saatten fazla bekliyoruz giriş sırasında ne yazık ki. Roma’nın simgesini görmeden olmaz diye avutarak kendimizi yaklaşık 2-3 saatlik Kolezyum turumuzu memnun kalarak tamamlıyoruz. Ardından Roma şehir merkezini turlamaya başlıyoruz. Şehrin belki de  en uzun caddesi ve alışveriş merkezi olan olan Via Del Corso‘dan yürüyerek Piazza Del Popolo‘ya varıyoruz. Gerçekten de muhteşem bir meydan daha. İkiz gibi duran fakat farklı boyutlarda olan  Santa Maria dei Miracoli ve Santa Maria di Monte Santo isimli kiliselerin bulunduğu bu meydan oval formda dizayn edilmiş. Meydanın hemen  yanıbaşındaki merdivenlerden çıkarak Villa Borghese bahçelerinin başlangıcına ulaşıyoruz ve muhteşem bir manzara ile başbaşa kalıyoruz. Roma’yı bu terastan günbatımında izlemek bambaşka. Hava kararmadan yemeğimizi yemek için Via del Croce‘deki “Pastifico”yu buluyoruz. Burası bir makarna atölyesi. Günün belli bir saatine kadar hazırladıkları makarnaları yeme fırsatınız var. Şansımıza hala makarna kalmıştı ve çok çok komik bir fiyata  pesto soslu makarnamızı alıp hemen yakınındaki İspanyol merdivenlerine ulaşıyoruz. Yine ROMAntik anlar yaşanabilecek bir nokta daha! Merdivenler turistlerle dolup taşıyor. Burada merdivenlere oturup makarnamızı yiyoruz. Makarna muazzam, İspanyol merdivenlerindeki ambians harika. Ardından yine Via Del Croce‘deki “Pompi“ye geliyoruz ve belki de hayatımız boyunca unutamayacağımız tiramisuyu Türkçe konuşan İtalyan bir elemanın ellerinden alıp yine merdivenlere dönüyoruz. Biz burayı çok sevdik:) İspanyol merdivenlerinden sonra Trevi Çeşmesi‘ne geliyoruz fakat burası restorasyonda olduğundan çevresinde oluşturulmuş platformdan dolaşarak görebiliyoruz sadece.  Artık gece olmak üzere ve ayaklarımızda derman kalmamış vaziyette otelimize dönerek günü bitiriyoruz.

Aşk Çeşmesi yazısı için tıklayınız!

Colosseum
IMG_5231
Piazza Del Popolo
IMG_5257
Spanish Steps

 

3. gün kahvaltının ardından yine düştük yollara. Vatikan‘ı ziyaret etmemek olmaz diyerek başlıyoruz yolculuğumuza. Vatikan gerçekten bir şov meydanına (San Pietro Meydanı) sahip. yaklaşık 10 dk. sırada bekledikten sonra dünyanın en büyük Katolik kilisesi San Pietro Bazilikasını dolaşıyoruz. Bu kilisenin kubbesine çıkıp manzarayı seyretmek için daracık merdivenlerden çıkıyoruz yukarıya. Değer mi? Orasına siz karar verin çıkınca:) Vatikan şehrinden ayrılarak turumuza devam ediyoruz Roma içinde. Castel St’Angelo (Melekler Kalesi) Vatikan‘dan birkaç yüz metre uzaklıkta. Buranın bahçesinde biraz takılıyoruz ama içeri girmiyoruz ve Tiber nehrini Ponte St. Angelo’dan geçerek Piazza Navona‘ya varıyoruz. Roma’nın belki de en güzel meydanı bence burası. Fountain of the four Rivers Benini‘nin bir şaheseri. Görmeden dönmeyin bu sanat ve görsellikle zirve yapmış meydanı. Roma denince aklımıza gelenlerden biri de Roma dondurmasıdır. Nerede yiyebiliriz diye araştırdıktan sonra yakınımızdaki “Frigidarium“u buluyoruz. Methedildiği kadar varmış. Hafif bir serinlikten sonra yolumuza devam ediyoruz. Roma  mimarisi insanı mest ediyor, hayran kalmamak elde değil. Campo de Fiori yol üstü duraklarımızdan birisi. Burası diğer meydanlara göre nispeten küçük. Yerel pazarın kurulduğu bir meydan olduğunu öğreniyoruz fakat o gün ne yazık ki denk gelemedik. Roma’nın ara sokaklarından devam ederken karşımıza tüm heybetiyle muhteşem Pantheon çıkıyor. M.Ö. 25 yılında inşa edilmiş bir mabet. Müthiş bir mimarisi var, açık ara en etkilendiğim yapı bu oldu Roma’da. İçine mutlaka giriniz ve Roma’nın en eski beton yapısını görünüz. O delikli kubbesi ve sütunları ile haran kalmamak elde değil. Pantheon‘un bulunduğu meydanda sokak performansı sergileyen sanatçılar var mini bir konser denk geldi bize de. Buradaki güzel vaktimizin ardından Roma ‘nın sanat dolu cadde ve sokaklarından geçerek akşam yemeği için Piazza della Madonna dei Monti‘deki La Bottega Del Cafe‘ye geliyoruz. İtalyanların meşhur gnocchisini burada tadıyoruz. Bir yaz akşamında şirin, küçük bir meydanın sokağında güzel bir akşam yemeği ile keyifli bir şekilde günümüzü tamamlıyoruz. Dolce vita!

Roma’da tiramisu ve cappuccino kaçamağı için tıklayınız!

Bir başka İspanyol Merdivenleri yazısı da burada.

IMG_5182
Vatican City
Pantheon
Pantheon
Castel Sant'Angelo
Castel Sant’Angelo
Piazza Navona
Piazza Navona
Campo de Fiori
Campo de Fiori

 

4. gün akşam döneceğimiz için güne erken başlıyoruz ve ilk olarak otelimize yakın mesafede bulunan Circo Massimo‘yu görmeye gidiyoruz. 300000 kişinin toplanabileceği şekilde dizayn edilmiş devasa boş bir alan.  Zamanında spor oyunlarının gerçekleştirildiği bu alanda birkaç kalıntıdan başka bir şey kalmamış. Ancak hayal gücünüzü kullanarak tadını çıkarabilirsiniz buranın. Massimo sirkini hemen yanındaki Roman Forum ve Palatine Hill ile şehir turumuza devam ediyoruz. Hemen bir hatırlatma; buraya Kolezyum  biletinizle girebiliyorsunuz. Roma tarihini görebileceğiniz bir açık hava müzesi burası. Şehrin hemen hemen her yerinde bulunan ilginç çam ağaçlarının daha antik görünümlülerine bu bölgede bolca rastlıyorsunuz. Yaklaşık 2 saatlik turun ardından  yolun sonunda yine muhteşem bir Roma manzarası ile baş başa kalıyorsunuz. Bir sonraki noktamız şehrin mimarisine pek de uymayan ama inanılmaz görkemli bir yapı: Vittoriano Müzesi. Piazza Venezia‘daki bu karbeyazı rengindeki binanın terasında muhteşem bir Roma manzarası daha var. Piazza Venezia şehrin büyük meydanlarından birisi. Burada yediğimiz yemeğin ardından yolumuza Villa Borghese bahçeleri ile devam ediyoruz. İçinde bir hayvanat bahçesinin ve sanat galerisinin de bulunduğu bu parkta dolaşmak gerçekten keyifli. Öğleden sonra parktaki gezimizin ardından dondurmamızı Via della Maddalena‘daki Della Palma’da yiyoruz. Burası bir dondurma cenneti adeta. Yüzlerce çeşit var belki de , seçmesi de zor oluyor haliyle. Meyveli dondurmalarını tavsiye ederim, özellikle kivili süperdi. Artık ayrılık vakti ve yavaş yavaş otelimize geri dönüyoruz, maalesef tadı damağımızda kalan bu Roma seyahatimizi tamamlıyoruz.

Roma’ya sevgilerle..

Roman Forum teraslarından Roma manzarası
Roman Forum teraslarından Roma manzarası
Roman Forum
Roman Forum
Roman Forum
Roman Forum
Vittoriano Müzesi - Piazza Venezia
Vittoriano Müzesi – Piazza Venezia
Roman Forum'dan bir manzara
Roman Forum’dan bir manzara
Circo Massimo
Circo Massimo

 

 

3 Yorumlar

  1. Merhaba,

    yazınız için öncellikle teşekkürler. Tüm bu gezi ayrıntılarının yanı sıra, 4 gün için toplu taşıma kullanma, bileti vs olaylarını nasıl çözdünüz?

    Zeynep Topcu

    • Merhabalar,

      Roma’da çoğu yeri yürüyerek gezmek en güzeli. Çoğu gezilecek yerde yürüme mesafesinde. Roma’da gezerken metro ve otobüs ile ulaşım da oldukça rahat. 3 gün toplu taşıma kullanırım derseniz mutlaka Roma Pass Card alın. böylece müzelerde vs de indirim alırsınız. Buradan bakabilirsiniz Roma pass detaylarınahttp://www.romapass.it/?l=en Sevgiler.

    • Merhabalar Zeynep Hanım;
      Sevda Hanım çok güzel özetlemiş. Metro, tramvay, otobüs üçlüsü ile her yeri gezebilirsiniz. Zaten birçok yer birbirine yürüme mesafesinde.

Sen De Bir Şeyler Yaz!

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz