Boza sever misiniz? Bence sevmeyen neredeyse yok gibi. Peki ya İstanbul’da boza nerede içilir, belki de yenir? Kış bitmeden, yaz girmeden hala denemeyen varsa Vefa Boza‘ya gelin diyorum.
Fatih‘in daracık arka sokaklarında yoğun trafik içerisinde sabırla arabanızı bir yerlere park etmeye çalışıp, etrafta dolaşan beyaz önlüklü bozacılarla göz göze gelmeye uğraşacaksınız. Herkes birbirini kollar vaziyette Vefa’ da… Eğer Vefa Boza‘ya girmek istiyorsanız, o havayı solumaksa şayet niyetiniz iki kişi gitmeniz tavsiyem. Biri bozaları alırken diğeri boşalmaya niyeti olan masalara yerleşsin. İçeride öyle bir kalabalık var ki kimisi kasada şişe şişe boza alıyor kimisi elinde bardaklar ayakta yudumluyor, kimisi oturmuş etrafı seyrediyor.Her yeri el işçiliği olan muntazam duvarlar, hiç bir şey kaybetmemiş eski buğulu hava.
Vefa Boza’ya giren herkes eski İstanbullu oluveriyor bi anda. Masalar öyle yakın ki birbirine sohbetler iç içe… Leblebisiz boza mı olur? Satın almayı da unuttuysanız, yan masalardan başlıyor alışveriş, avuç avuç kimse çekinmiyor birbirinden…İçerisi küçük ama müdavimi çok. Vefa Boza’da oturarak boz keyfini yudumlamak için inat edenler gözlerinizin içine içine bakıyor, ”hadi kalkın da Vefa’nın keyfini biraz da biz yapalım” diyorlar.
Dışarıya yapılan servis içerideki müşterilerden daha fazla. Arabalara bardak bardak servisler gidiyor. Saat kaç olursa olsun Vefa sizi bekler ister içeride ister arabanızda ister kapısında… Vefa Boza’nın keyfi bambaşka… Leblebisi az, tarçını bol benim tercihim… Ve unutmadan doyumsuzluğa karşı kapıdan çıkmadan kasaya yaklaşın, boy boy şişelerden gönlünüze göre olanı kapın.Ertesi gün içmelik, şişesi seyirlik Vefa Boza…