Çaykur ile çayın kalbine yolculuk!

0

Kendimi bildim bileli ‘’çay mı, kahve mi içersin’’ sorusuna ’’ çay’’ cevabını verdim. Çay sevmeyenleri çaya aşık ettim. Benim için çaya sarılmak diye bir şey var. Sabah çay içmeden başlayamayan gün çaya sarılmadan da bitmiyor benim için. Peki ya çayın diyarına gitmek? İşte beni son zamanlarda en heyecanlandıran seyahatlerden biri çayın diyarı Rize’de Çaykur çay fabrikası için yaptığımız seyahat oldu. Hem de çayın ülkemizdeki adı Çaykur ve çok severek takip ettiğim Caycek.com davetiyle… Siz de kalkıp bi çay demleyin, #çayageldik hikayemizi okurken size eşlik etsin. Bir de bu şarkı arkada çalsın..

Rize'de gezilecek yerler yazısı için tıklayın!

DSCF0097

Rize’ye gelir gelmez elbette soluğu bir Karadeniz kahvaltısında aldık. Yeşili, maviyi kendine fon etmiş Zümrüd-ü Anka Butik Otel’in restoranında çaya yolculuk yapmadan önce mideleri şenlendirdik. Tereyağı, muhlaması, pidesi, yoğurdu derken Rize’deki ilk demli çaylarımızı da mis gibi bir yeşile karşı içtik.

Zümrüd-ü Anka Butik Otel

Sırada çay yolculuğu var. Ağzımız kulaklarımızda, gözlerimiz çaylıklarda Çaykur çay fabrikası öncesinde yola düştük. Önce çay toplayacağız. Rize’de her yer çaylık. İnsanlar buldukları her toprağa çay ekmişler. Yeşilliklerin arasında hazır şapkalarıyla çay toplayan Rizeliler her yerde. Bir de her yerde Türkiye’de çay tarımının başlamasına ve yayılmasına önderlik eden Zihni Derin’in büstleri.

Zihni Derin büstü

Elbette biz de çaylıklara girip, çay makasımızı elimize alıp çay topladık.  Öyle dışardan fotoğrafını çekmek gibi değil tabii. Manzarası sevimli görünse de oldukça zor bir iş. Güneşin altında,  bizim keyif çaylarımız için ter dökmek çok saygı duyulası bir emek.

Ardından Çaykur Cumhuriyet Fabrikası’na geldik. Burada resmen çaya bulandım. Etraf mis gibi taze çay kokuyor. Gözlerimiz daha orada açılıyor. Çay içmiş kadar oluyoruz. Eğer sizin de yolunuz Rize’ye düşer de şu çayın emek dolu hikayesine tanıklık etmek isterseniz Çaykur Cumhuriyet Fabrikası'nın kapısı size de açık.  Çaykur çay fabrikası gezimize Fabrika müdürü Köksal Kasapoğlu’da eşlik etti. Bize çayın ekiminden, toplanışına, fabrikada geçtiği süreçlere ve paketlenip satışa uygun hale getirilişine kadar olan süreci  detaylıca anlattı.

Çaykur Cumhuriyet Fabrikası

Fabrika sürecinde çayın paketlenene kadarki süreci de oldukça meşakkatli bir süreçmiş. 5 ayrı üretim süreci de titizlikle işleniyor.  Her sabah severek içtiğimiz çayın bardaklara dökülmeden önceki Soldurma, Kıvırma, Fermantasyon, Kurutma Paketleme gibi süreçlerine canlı şahit olduk.

O güzelim yeşil yapraklar nasıl da başka siyah güzelliğe dönüşüyordu. Yeşil çay, beyaz çay gibi çaylar için de ayrı üretim aşamaları var.



Ayrıca bir çayın fabrikanın bir de Ar-ge kısmı var.  Burada da Çaykur’un kendini her geçen gün yenileyişinin, geliştirişinin hikâyesine de konuk olmuş olduk.

Rize demek çay demekse her şey aslında çay demek burada. Şehrin bir numaralı geçim kaynağı olan bu fabrikada çokça kadın çalışan var aynı zamanda. Sonuçta Karadeniz’deyiz değil mi? Karadeniz'in çalışkan kadınları fabrikada sayıca hayli fazlalar. İşlerini severek yaptıkları da yüzlerinden okunuyor. Toplanan çaylar üretilip, paketlendiğine göre artık bir demli çay daha içebiliriz.

Ar- Ge merkezi

Çaykur Cumhuriyet Fabrikası’nda  organik çay ve yeşil çayları da denedik. Çaykur’un Organik çayı, üretiminde kimyasal tarım ilaçlarının, hormonların ve gübrelerin kesinlikle kullanılmadığı bir çay. Bu çayı diğer çaylara göre daha zor bulsak da eğer organik beslenmeye gönül verdiysek kesinlikle doğru seçim .

Çay yolculuğumuz elbette burada bitmedi. Çay severler olarak bulduğumuz her köşede çay içmeye devam etik. Öğlen acıkan karınlar Rize simidi ve tavşan kanı çay ile doyuruldu. Akşam Çayeli’deki  Lale Lokantası’nda yediğimiz kavurma ve Çayeli fasulye beni mest etti. Üzerine de fındıklı bir Rize sütlacı… ‘’off dünyada en güzel yemek buymuş, Rizeliler bu işi iyi biliyor’’ dedirtti.

Diğer sabah yine sabah kahvaltımızı yapıp çaylarımızı Dedeman Otel’in nefis deniz manzarasına karşı içtikten sonra Ayder Yaylası’na doğru kat kat yeşile boğulacağımız serüvenimiz başladı.

Dedeman Oteli

Şenyuva Köprüsü ve Zilkale’yi hayretler içinde gezdim ama daha fazlası var biliyordum. Çay gibi güzel bir içeceğin kendisine bu denli güzel bir yuva seçmesi…  Ayder’e doğru çıktıkça iyice güzelleşen doğa ağzımızı açık bırakıyordu.

hava sıcaktı buz gibi soğuk çay Didi de bizimleydi.
Zilkale

Haşimoğlu Butik Otel’de yediğim muhlama ise ‘’ Muhlama nerede yenir?’’in net cavabı oldu. Yeşilin bu denli güzeline doğru içilen çaylar da bir başka oldu tabii. Suyu ayrı güzel, yeşile bakan gözlerle muhabbeti, sıcaklığı ayrı güzel. Ayder yaylası boyunca yeşile doğru kayboluşumuzun mutluluğu ise asla aklımdan  çıkmayacak bir anı. Ah o Ayder’deki tabela kirliliğine de bir son verselermiş  o zaman tadından yenmeyecekmiş.

Ayder Yaylası

Rize seyahati anlat anlat bitmez. Devamı yakın zamanda gelecek. Seyahat sırasında bize en güzel Karadeniz şarkılarıyla bize çok iyi bir yolculuk eşlikçisi olan şöför Bülent abiye, Çaykur ‘un neden Türkiye’nin en iyi çayı olduğunu bize anlatan, deneyimlememize yardımcı olan  Çaykur ekibine ve elbette bıcır bıcır çay sevdalısı Caycek.com ekibine çok teşekkürler.  Çaya sevdalı bir ekiple,  Karadeniz ‘in en güzel seslerinden Salih Yılmaz eşliğinde mis gibi çay kokan, neşe saçan bir geziydi. Yenisi gelene kadar ‘’Karapuşili’’ şarkısını dinleyeceğim çokça:)

Sen De Bir Şeyler Yaz!

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz