Biletleri günlerce önceden tükenen ve son saate kadar bilet sorup soruşturanların çılgına döndüğü, cazibesi yüksek bir festivaldi İstanbul Kahve Festivali… 160 katılımcı ve 40 binden fazla ziyaretçi ile Haydarpaşa’yı hınca hınç doldurduk kahve severler olarak. Ve bir kez daha dedim ki… Haydarpaşa iyi ki gar kaldı! Peki ya ne var ne yoktu İstanbul Kahve Festivali’nde….
İstanbul Coffee Festival boyunca yepyeni kahvecilerle tanışmış olmak en keyiflisiydi. Bunlardan biri daha önce keşfetmediğim Akaretler’deki Minoa Books And Coffee oldu. Kahve ve kitabı birbiriyle buluşturan kahveciler her zaman favorim.
Geçtiğimiz yaz ayında açılan ama benim bi türlü deneyimleyemediğim Zapatista ile de nihayet İstanbul Kahve Festivali’nde buluştuk. Meksika’nın Chiapas eyaletindeki Maya kökenli çiftçilerin ‘adil ticaret’ anlayışıyla ürettiği bio organik Zapatista kahvesini Türkiye pazarına getiren Zapatista’nın kahvelerini mutlaka Şişhane’deki yerinde deneyimleyin.
Yeni keşifler dışında elbette sıklıkla gittiğimiz beğendiğimiz kahvecilerle de karşılaştık, sohbet ettik. Yeni neler var kahve listelerinde baktık, tattık. Petra Coffee, Walters Coffee, Moc, Cafe Nero, Coffeetopia , Kuru Kahveci Mehmet Efendi, Drip Coffee stantlarında bildiğimiz sevdiğimiz tatları deneyimleyip, 3rd wave hakkında birçok bilgi aldık. Bu arada güzel bir haber… Walter’s Coffee Roastery New York’ta çok yakında yeni mekanlarını açacakmış.
Festival’in en ilgi çeken kısımlarından biri de Nescafe Dolce Gusto’nun konuğu olarak gelen Latte Artisti Michael Breach’in kahve üzerine yaptığı portreler oldu. Fotoğrafımı çekip yaptığı muhteşem kahve sanatının fotoğrafını instagram hesabında da paylaşan Michael Breach’in yeteneğini bir kez daha alkışlamak istiyorum.
Micheal Breach portremi çizerken ben de Nescafe Dolce Gusto’nun kahve makinelerini inceledim. Hem tasarımları hem pratikliği hem de farklı lezzetteki kavrulmuş ve çekilmiş kahve çeşitlerini evlerinde hazırlama olanağı sunuşu onu tam sarılmalık bir kahve makinesi haline getirmiş.
İstanbul Kahve Festivali sırasında en sevdiğim kısımlardan biri de yağan yağmura eşlik eden Babylon sahneydi. Babylon Presents, Türkiye’nin genç ve yetenekli yeni müzisyenlerini 22-25 Ekim arasında İstanbul Coffee Festival’de Haydarpaşa Garı’nın etkileyici atmosferinde kahve tutkunlarıyla buluşturdu. Özellikle Cihan Murtezaoğlu, Nilipek, Uninvited Jazz Band en sevdiğim performanslar oldu.
İstanbul Kahve Festivali boyunca birçok workshop, panel ve eğitim ve sergiler de düzenlendi. Tren vagonlarının her biri kahve ve sanat kokuyordu.
Ayrıca en sevdiğim stil bloggerlarından Billur Saatçi’nin Bir Silgi Bir Kalem kampanyası için hazırladığı #gününkahvesi fotoğraflarından oluşan sergisi alkışlanacak bir hareketti. 16 kahve fotoğrafının 14’ü satılmış. Geliri ise Bir Silgi Bir Kalem projesi ile yardıma muhtaç okullar için kaleme, kitaba dönüşecek. Maison Française’nin sergisi de yine zarif mug’ları ile göz alıcıydı.
Peki Ya İstanbul Kahve Festivali’nin ‘’En’’leri…
Festivalin en lezzetli kahvesi : Zapatista
Festivalin en lezzetlisi: Cafe Nero ve Plus Kitchen
Festivalin en tatlısı: Kediler
Festivalin en ilginç standı: Walters Coffee (Dumanlar dumanlar)
Festival’in en şaşırtıcısı: Arzum Okka Közde Kahve makinesi! İlk kez dağ çilekli Türkk Kahvesi içtim. İyiymiş.
Ayrıca ben göremedim ama Coffee Department’ın kahve çuvallarını kullanarak tasarladığı el yapımı sırt çantalar baya güzelmiş.
Neyse ben susayım ve sizi fotoğraflarla baş başa bırakayım zira insatgramda #istanbulkahvefestivali hashtagi ile tam 4.285 fotoğraf paylaşılmış. Ne yapalım, çok seviyoruz….