Rembrandt ve lahmacun

Size ilk olarak Urfa ile Amsterdam arasında bir bağ kurun desem eminim aklınıza ilk gelecek şey Urfa’dan Amsterdam’a göç etmiş işçiler gelecektir. Yakın zamanlara kadar benim de aklıma gelen ilk şey bu olurdu. Ancak Sirkeci’den Cağaloğlu yokuşuna doğru giderken sağ tarafta kalan bir mekana girmemle bakış açım biraz değişiverdi.

Birçok kaynakta anavatanı Urfa olarak geçek lahmacunu pek sevdiğimden tabeladaki adına pek de bakmadan mekâna girmiş bulundum. Garsonun yer göstermesiyle oturduğum masanın yanında bir de ne göreyim? En sevdiğim ressamlardan Rembrandt’ın Amsterdam belediye binasının giriş salonu için çizdiği “Gece Bekçileri” tablosunun dev bir kopyası karşımda duruyordu. Bu devasa tablonun yanı başına oturup siparişi verip beklemeye başladık. Kabul edilebilir bir bekleme süresinin ardından lahmacunlar düz ahşap bir sahanda yanında yeşillik, domates ve biber ile servis edildi. Oldukça hafif ve lezzetli bulduğum lahmacunu yerken bir yandan tabloya bir yandan da televizyonda dönen pop müzik kliplerine göz attım.

1

Belirtmem gereken bir husus mekanda fiyatların gayet uygun olduğudur. Lahmacun haricinde pide çeşitleri de mevcut. Mekan kısa süren bir kapanıştan sonra geçtiğimiz günlerde bir isim değişikliği ile yeniden açıldı. Üstelik bu sefer fırınında henüz denemeye fırsat bulamadığım simit çeşitleriyle birlikte. Cağaloğlu yokuşunda kitap bakmaya çıkmadan önce karnınızı doyurmak isterseniz Tarihi İstanbul Simit Evi ve Lahmacun Salonu sizleri bekler. Afiyet olsun.

Sen De Bir Şeyler Yaz!

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz