Mistik Marakeş

Bu yazıda Fas'ta iş amaçlı bulunduğum 5 gün içinde olan biteni, gezip gördüğümü paylaşacağım.Kasım ayındaki Fas gezimiz pazar günü başlayıp cuma günü sona erdi. Asıl durağımız olan Marakeş'in dışında Kazablanka ve Agadir şehirlerini de çok kısa yazmaya çalışacağım. Öncelikle Fas'a vize bulunmadığını ve THY ile Fas Havayolları'nın uçuşları olduğunu söyleyelim. Marakeş'e direk uçuş yok. Kazablanka'dan aktarmalı uçuşlar var, fakat biz araba kiralayıp seyahat etmeyi tercih ettik ve de çok mantıklı bir hareket yaptığımızı ifade etmek isterim. Kazablanka'ya iner inmez öncelikle internet+konuşma dahil 4G hattımızı aldık. Havaalanında birden çok firma bu şekilde turistlere hat satıyor çok uygun fiyata. Hiç Türkiye'deki hattınızı falan ekstrem paralar vererek kullanmayın. 4-5 kişilik bir grupsanız kesinlikle araba kiralayın şehir içinde toplu ulaşım sadece otobüsle var ve de çok efektif değil. 

Kazablanka

Kazablanka bilindiği gibi  Atlas Okyunusu'nun kenarında bir liman şehri,şehirde enteresan,çok eskilerden kalma bir atmosfer var. Kendinizi 60lar,70lerde hissetmemeniz elde değil. Mis gibi okyanus kokusu çok da temiz olmayan şehrin  o eskimiş kokusuna karışmış.

Casa Blanca yani "Beyaz Ev" den gelen ismini haklı çıkarır şekilde etrafınızda beyaza boyanmış ama çoğunluğu eski bakımsız binalara rastlıyoruz. Meşhur Kazablanka filminin çekildiği Rick's Cafe ilk ziyaret ettiğimiz yer oluyor.

"Play it again Sam!.."

 

Kazablanka ile alakalı en meşhur şey bu olsa gerek. Fakat belirtelim ki bu kafe filmden sonra açılmış bir yer. Aynı adıyla filmin ekmeğini yiyor. Film de zaten Kazablanka'da değil Kaliforniya'da çekilmiş. Öğle yemeğinden sonra kafe kapanıyor, öğleden sonra  saatlerinde kapalılar, akşam yemeği saatinde açılıyorlar. Rezervasyon gerekli. Kapıda bekleyen eleman nahoş bir tip, içeri girip bakmamıza bile izin vermedi. Dışarıda fotoğraflarımızı çektikten sonra  dünyanında en uzun minaresine sahip (210 metre) camisine gidiyoruz. Okyanus kenarına, yakın geçmişte, Fransız mimar tarafından  inşa edilmiş 2.Hasan Cami 25bin kişinin içeride 80 bin kişinin de dışarıda namaz kılmasına olanak verecek kadar geniş bir alana sahip. Minaresi gerçekten akıl almaz derecede ihtişamlı geniş ve uzun.

Cami ziyaretimizin ardından sahilde yürüyüşe çıkıyoruz ve gerçek Fas ile yüzleşiyoruz… Sahilde salyangoz satanlar mı dersiniz, futbol oynayan çocuklar mı.. Sahil şeridi, kumsallar gerçekten Kazablanka'nın belki de en güzel yerleri. Envai çeşit sokak yemeğini tadabilir ve okyanus havasını içinize çekebilirsiniz. Şehrin iç kısımlarına,eski şehire doğru girdikçe atmosfer okyanus havasıyla karışıyor, çok da temiz olmayan bir hal alıyor. Geniş caddeler, beyaz gökdelenler, sanki zaman makinesine girmiş gibiyiz. Akşam yemeğimizi Cafe La SQALA'da yedik. Turistlerin tercih ettiği, hoş ambiyansı olan bir Fas restoranı. Fas'ın meşhur tajin yemeğini ve naneli çayını ilk burada tattık ve çok beğendik.Geç saatlere doğru asıl durağımız olan Marakeş'e doğru yola çıktık. Kazablanka – Marakeş arası konforlu bir otoyol var, tabiki paralı. 3 saate yakın bir yolculuğun ardından Marakeş'e giriş yapıyoruz.

Marakeş & Agadir

Marakeş gecenin bir vakti bizi mistik kokusuyla karşılıyor. Bu atmosfer bende şehre dair daha da bir merak uyandırıyordu. Otelimize yerleşip 2.gün için ıstırahate geçtik.Bu arada Marakeş'te oteller bizim gittiğimiz dönemde aşırı dolu olduğundan 4 yıldızlı ama vasat bir otelde konakladık. Sadece bizim kaldığımız otele özgü bir durum olmadığını diğer otellerin de bu şekilde vasat ve altı olduğunu duyunca ülkemiz tesislerinin bu konuda birçok dünya ülkesine nazaran çok daha  başarılı olduğunu düşünmeden edemedim. 

Sabah erken saatlerde yoğun iş tempomuz için kendimizi tazelemiş şekilde uyandık. Şunu da belirtmeliyim, merak edenler olabilir, Fas'ta ezanlar değişik bir makamda (pek makam da diyemeyeceğim ) okunuyor, düz ve çok da güzel olmayan müezzin sesleriyle. Akşam işimiz bittiğinde şehri turlamak istiyoruz ve o çok meşhur Jemaa el Fna meydanına gidiyoruz. Avrupa, Amerika ve Uzakdoğu'da bulunmuştum ama az sonra göreceğim manzaranın benzerini hiçbir yerde görmemiştim.. Avrupa esintilerini(özellikle Fransa ve İspanya) hissedeceğiniz bu şehirde böyle bir meydanla karşılaşacağım aklıma gelmezdi.Tam bir keşmekeş,adeta 1000 yıl geriye sarmışlar,kobralar,maymunlar, kavalcılar,binlerce insan,mahşer yeri… Dumanlar yükseliyor,insanların ve müzik yapanların sesleri birbirine karışıyor. Hayvan oynatanlar, büyücüler, yanınıza gelip para isteyenler, foto çekmeye çalışınca yanınızda bitenler ve yine para isteyenler.. Binbir Gece Masallarından bir sahne gibi..

Meydanın sonunda sokak yemekleri satan onlarca mekan.Türk olduğumuzu heman anlıyorlar ve bana göre oldukça demode bir espri patlatıyorlar:"Hasan Şaş yavaş yavaş". Arda Turan, Hasan Şaş oldukça meşhur burada.Siyasetçilerimizi de biliyorlar. Türklere bir hayranlık söz konusu kısaca.Fransızların zamanında sömürdüğü,dilini bıraktığı,insanların gerçketen fakirlikten kırıldığı, geçimlerini sokakta aradıkları müslüman bir ülke burası. Beş günlük seyahatimizde gördüğümüz; bu ülkenin insanları ülkemize özeniyorlar, bizim gibi olmak istediklerini dile getiriyorlar. Neyse biz yemeğimize dönelim, sokak yemeklerini tatmaya başlıyoruz. Kelleler,diller,paçalar,envai çeşit et-tavuk-balık kızartması çeşitleri..Atmosfer çok değişik, o an yemek istiyorsunuz herşeyi. Karnımızı bir güzel doyurduktan sonra meydanın arka sokaklarında kaybolmaya başlıyoruz. Birkaç saat sonra ve ertesi günlerde kendi kendimize soruyoruz: "Ya biz orda o yemekleri nasıl yedik?!" Nomad isimli güzel terası bulunan bir kafede, harika meyve suları ve tatlılarla hoş bir Marakeş gecesini tamamlıyoruz.Ha bu arada unutmadan; gece arabamızı park ettiğimiz yeri bulabilmek için çok vakit harcadık Marakeş'in arka sokaklarında kaybolduk, keyifli bir macera yaşadık.Kaybolduğunuzda, hemen yol göstermek isteyen çocuklar ve gençler yanıbaşınızda bitiveriyor zaten. Size gideceğiniz yere kadar eşilik ediyorlar ve bahşiş istiyorlar, ancak verdiğiniz parayı da beğenmiyorlar.

Marakeşteki ikinci günümüz seyahatimizinse üçüncü gününde de akşama kadar iş nedeniyle çalışmakla meşgul olduğumuzdan akşam saatlerinden sonra Marakeş keşiflerine devam ettik. Marakeş çok fazla turist çeken otantik bir şehir. Kızıl diyebileceğimiz binalar göze fazlasıyla çarpıyor ve şehrin taeihi dokusu bu şekilde korunmuş, güzel bir görüntü ortaya çıkmış. Yollar geniş, trafik akıcı. Her kavşak noktasında trafik polisi var. Araba kullanmak gerçekten meziyet bu ülkede, enteresan bir trafik akışı var alışık olmadığımız. Refüjlerde, yol kenarlarında, kaldırımlarda protakal ağaçları.. Hakikaten görüntü olarak şehir çok hoş. Arka planında, zirvesi karla kaplı Atlas Dağları manzarası sunan,çölde bir yer, Marakeş.. Bu kontrastı dünyanın sayılı yerlerinde görebilirsiniz herhalde.. Akşam yemeği için  Mama Afrika adlı küçük kafe-restaurantı seçiyoruz. Başarılı et yemekleri var çok uygun fiyata. Tavsiye ederim şiddetle. Yemeğin ardından Marakeş'in meşhur caddelerinde, Gueliz bölgesinde  turluyoruz ve günü bitiriyoruz.

Ertesi gün öğle saatlerine kadar çalıştıktan sonra Marakeş'ten çıkış yaparak Agadir'e doğru yol alıyoruz. Agadir bir sahil kenti, turistlerin yoğun olarak yaz tatili için tercih ettiği bir bir nokta. Üç saate yakın süren yolda argan yağının elde edildiği ağaçları görmek mümkün. Çeşitli amaçlarla kullanılan bu yağ türü Fas'ta meşhur. Hediyelik olarak da tercih edebilirsiniz. Agadir ülkemizdeki sahil şehirleri kadar güzel olamasa da Fas standartlarında güzel diyebileceğimiz bir yer. Uzun sahil şeridi boyunca kafe-restoranlarıın bulunduğu bu kentte okyanusun keyfini çıkarabilir ve çok sayıda bulunan  balık restoranlarından birinde yemeğinizi yiyebilirsiniz. Gün boyu güzelce vakit geçirip akşam da yemeğimizi okyanus kenarında yedikten sonra Marakeş'e geri dönüyoruz ve günü tamamlıyoruz.

 

Marakeş'teki son günümüzü şehir turuna ayırdık. Şehrin belli başlı görülmesi gereken noktalarını ziyaret ettik.Bunların başında Jardin Majorelle geliyor.

Daha önce eşi benzerini görmediğim hoş bir botanik bahçesi. İçinde Yves Saint Lauren'in de yaşamış olduğu bir villa da mevcut. Bir müzenin de bulunduğu Fransız ressam Jacques Majorelle tarafından yaratılan bu güzel yer beni gerçekten büyüledi. Şehrin bir başka turistik noktası da Menara Bahçeleri.

Burası muazzam büyüklükte bahçelerden oluşan, bir adet kahverengi sularla dolu aşırı büyük bir havuz bulunduran, bir adet de küçük tarihi bir yapı bulunduran mekan. Şehrin en çok fotoğraf çekilen noktalarından. Zeytinliklerle çevrili bu mekanın arka planında da Atlas Dağları'nı görüyorsunuz, manzara muazzam, tabloluk..Koutoubia Camisi ve Ben Youssef Medresesi şehrin diğer görülmesi gereken belli başlı noktaları. Özellikle Ben Youssef Medresesi bir mimari şaheser. O kapılarındaki işlemeler ve Fas'a özgü renkli mozaik yapıdaki mimarisiyle baştan çıkarıcı..

Şehrin souk denilen tarihi açık hava çarşıları çok meşhur. Baharatlardan kaşmir şala, fas kurabiyelerinden deri çantalara kadar envai çeşit ürünü bulabilir, hediyelik eşya bakabilirsiniz.

Old Medina denilen eski şehrin arka sokakları, souklar

Akşam yemeğini Cafe Kif Kif'te yedik ki bence en iyi tajin buradaydı ve böylece Marakeş gezimizi tamamlamış olduk. Ertesi sabah Kazablanka'ya doğru yola çıktık ve İstanbul'a uçtuk. Fas tüm keşmekeşi, mistik havasıyla akıllarımızda yer etti.

Sen De Bir Şeyler Yaz!

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz